Rüzgarkeşin seyir defteri

Rüzgarkeşin seyir defteri

5 Ekim 2010 Salı

Bir blog açalım dedik burnumuzdan geldi.!!!

Bilgisayarlar ile tanışmadan önce çok sakin biriydim. bir gün blog açasım geldi. istedim ki anasayfası olsun. sağdaki linklerde ayrı ayrı gezilerim, kendi yazdığım birşeyler güzel yazılar bulunsun.sanırım blog sahibi olmadan önce sinir sahibi olacağım. ne yazsam anasayfada çıkıyor, bir türlü istediklerimi yapamadım arkadaş ya.

ne imla tanırım bu yazıda ne noktalama!! daha tasarımda da yiyeceğim kaç bin fırın ekmek de var. biraz kafa dinleyip tekrar işe koyulma zamanı. olmazsa da zaten facebooktan da bir blogta yapılabilecek neredeyse herşey yapılıyor izleyici kitlesi de hazır.eee ne kastırıyorum ki ben burada neyse girdik bir halta bari sonunu getirelim. :)

4 Ekim 2010 Pazartesi

Rüzgarkeşin seyir defteri2( durusu- karaburun)


Amaç:
Pazar gününün tadını çıkarmak, amaçsızca motor sürmek, denize girmek gülmek eğlenmek.
Katılanlar :
Selçuk Ertürk , Veysi Kurtarıcı, ve tabii ki ben.
Sonuç:
Güzel bir gezi oldu bisikletle gezdiğim lise yıllarındaki gibi hissettim kendimi.
Nasıl gidilir ?
Birçok gidiş yolu var Karaburuna ancak biz İstoç'un doğusundaki yoldan habiplere oradan da Arnavutköy Tayakadın  Durusu istikametinden gitmeyi tercih ettik.

Karaburun :

Karaburun Çatalca ya bağlı bir Karadeniz sahili.Büyükçekmece ye 50 km uzaklıktadır.Mükemmel plajı ve koyu ile göz kamaştıran Karaburun , İstanbul un incisi olmaya aday.
Yöre halkı genelde balıkçılık la uğraşıyor.Terkos gölünün 10 km ilerisinde olması da ayrı bir güzellik katmış.Edirne yönüne 15 km plajı ve İstanbul yönüne 13 km plajı mevcuttur.(alıntı ama nerden alıntı hatırlamıyorum.:) )




                                            








İstoçun batısındaki yoldan girerer habiplere ulaşmaya çalışıyoruz. yol çalışması sebebiyle bozuk ve trafiği yoğun saçma bir yol.Her yer boş olmasına rağmen manzara ve doğa namına da birşey yok.Ama ümidi yitirmemek lazım.


                                                                Tabii ki sola dönüyoruz :)





Yakıt durumu mağdur etti motor ile dolaşanı,
icad edemediler bir türlü sidikle çalışanı ( bir çin atasözü)


                      
Bu kazayı canlı olarak gördük. Aslında  yolun karşısında bir kaza vardı bu araç da oluşan insan ve araç kalabalığından sıyrılmaya çalışırken taklaya geldi :) şükür can ve mal kaybı yok.

                                         
   Selçuk rastgele fotoğraflar çekiyor.Bazen de benim  "şunu çek bunu çek " gibi  garip isteklerimi yerine getirmeye çalışıyor :)

 Habibler - Arnavutköy arası 3 şeritli kaymak gibi bir yol bizi belkiyor.Bu yollar ve yolda gördüğümüz toplu konutlar siteler belediyenin 3. köprüyü yapmakta ve İstanbulun kuzeyindeki ormanları katletmekte ne kadar kararlı  olduğunun göstergesi.
Alınan bilgilere göre 3. çevreyolunun  batı bağlantısı burada olacak.                                
                                       






 Arnavutköy... Boğazdaki ile alakası yok. Ne zaman karaburun tarafına gitsem  kocaman bir şehir görüntüsü ile  şehirden asla kaçamayacağımı bana hatırlatan, burayı terkedince de bambaşka bir dünyaya girdiğim semttir.








                                     


 İşte başka dünya..... Artık herşey dikiz aynasından görünmeyecek kadar  uzakta... Bana sadece sürmek gezmek eğlenmek kalıyor:)



 En temiz enerji rüzgar türbinleri de burada.Sadece rüzgardan elektrik üretilebiliyorsa neden bunca atom santrali, termik santral ??Henüz fotoğraflayamadım ama günbatımında   bunları izlemenin de tadı başka.
  İnsanın  tüm elektriğini alıyor.




                                            İto



                                        
         Tayakadın da yemek molası...Çok sıradan bir yer olmasına rağmen kuru fasülyesi ve köftesi çok
          güzeldi ve ucuzdu.








              Aşağıdaki 2 - resim bir önceki geziden alıntıdır. Karaburunda fenerde çekildi.









                                  
    Baştan söylediğim gibi lise yıllarındaki bisiklet gezileri tadında bir geziydi.Biz de hakkını verdik kumu görünce daldık araziye :)


















                                          Tekrar rüzgar türbinleri ....

Nedense hiç terkos gölünün fotoğrafını çekmemişiz. Amaç fotoğraf çekimi değil de eğlenmek olunca kaçıyor gözden. Bazen  sadece manzarayı izlemek istiyor insan bazen sadece kendisinin görmesi yetiyor.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Rüzgarkeşin seyir defteri1 ( İstanbul- İğneada- İstanbul)





Bir ağustos sabahı uyanıp da balkona çıktığımda karşımdaki postahane binasının sarı duvarları ve de ilerideki gökdelenin kazulet görünümü ile irkilip bir kez daha gitmek lazım buralardan diye düşündüm.
Kaçış planım çok basitti. Herzamanki gibi motosikletime binip ardıma bakmadan yokolup gidecektim.



 Hava durumunun yağmur yağacak uyarısına, babamın " gitme oğlum deli misin? hasta mısın? " Tembihlerine inat depoyu fulleyip çıktım yola. Zaten her sözü dinleyen biri olsaydım motorcu olmazdım :)

 Tem ( o2) Otoyolunda Bahçeşehir istikametine doğru giderken ilginç bir semt Kayabaşı.Bana çok enteresan ve ürpertici gelir burası.Buradan sonra 125cc kullanan bir sürücü için oldukça sıkıcı tekdüze bir yol bekliyor beni. Rüzgar karşıdan estiği için ve sadece 10 hp olduğu için motorum 80-90 km/s hızla ilerlemeye çaılışıyorum.
 çerkezköy Sapağı'ndaki Shell benzin istasyonu ve küçük motorcu. Onun yerinde olmayı çok isterdim. Benzin derdi yok vergi yok sigorta yok asıl özgürlük onun belki de.

 Saray İlçesinde çay molası... Motorumun arkasındaki yazı büyük motorla geziye çıkıp da selamımı almayan bön bön bakan büyük motosiklet kullanıcılarına gelsin :)



                              
                                        Severken elimi kıtlamaya çalışan Sibirya iti. :)
 Çay Bahçesinin yanındaki devlet binasının bahçesi ve tarihi eserler... Açıklamalar yanlarındaki tabelada yazıyor.Merak eden resimleri büyütür bakar.


 Yol üstü verdiğim molada gökyüzünden gördüğüm şey hiç de hoşuma gitmiyor. Sanırım yine ben yanıldım ve beni eleştirenler haklı çıktı. Oraya kadar gün güneşli insanlar neşeli bir şekilde gelmiştim halbuki.Bu saatten sonra dönmek olmaz.Ne motorumun ne de benim geri vitesim yok çok şükür.
 Kışlıklarımızı giyiniyoruz ikimizde :)
                                   
 Demirköy sokakları...
 Bu  manzaraya bakarak yaşayan şanslı insanlar var.
 Eski bir dosta rastladım yolda :)
 Bu manzaraya karşı çay keyfi sadece 30 kuruş.Ah İstanbul emdin sömürdün bizi yıllarca !
Bu resim Demirköy resimlerinin üstünde olması gerek ama bir şekilde buraya gelmiş.acemisiyiz bu işlerin idare edin :)

 Bol virajlı temiz yollar, el değmemiş bir doğa, sağlıklı bir motor ve bünye ....  cennet bu olsa gerek
 Manyetik alan... Burada bir rampa var aracı boş vitese atınca araç yukarı doğru ilerliyor.  kimisi göz yanılması kimisi de manyetik etki diyor ben yıllardır bu yolu gider gelirim çözemedim. bir de siz bakın .
                                                                      İşte bu rampa
 Üçünbcü köprüyü savunan İstanbulun ve Marmaranın kuzey ormanlarını katletmeyi gelişme adı altında göze alan yetkilillere kapak niteliğinde bir tabela .
" Güzellik suyu" denilen yer ... o kadar içtim bir güzellik bir fark göremedim.Belki rakı ile karşıtırınca daha güzel olur. :)

                                            Bu tabeladan İstanbul trafiği için bol bol lazım.


                                                   Annem gelirken ekmek al dedi :)
Sevincimde üzüntümde her zaman yanımda olan demirden imal edilmiş ama birçok insan müsfettesinden daha çok değer verdiğim motorum karakargam ...

Yolculuk bitti beni karşılayan merakla bekleyen kuzenime anneme ananeme kavuşmanın heyecanıyla pek foto çekemedim.

Şimdi dönüş yolu fotoğraflarına geçiyorum.Aynı yolda döndüğüm ve işe yetişmem gerektiği  için zaten (başka bir yol da yok belirli bir kmye kadar ) fazla fotoğraf çekemedim.

 Kısa kollu ile yola çıkmanın ne büyük bir hata olduğunu daha 2. kmde anladım.













 Sabah yağmurun dinmesini bekledim. Sonra yola çıktım. >Demirköy ilçesinden çıkana kadar yol sisli soğuk ve boştu.

 Kaplumbağayı yerden kaldırıp yolun karşısına geçirdim.Bunu yaparken gelen bir minibüs yüzünden kapplumbağa ile beraber cortlama tehlikesi yaşadım.Bu davranışımı Özlem tekin görse benimle gurur duyardı herhalde :)  (yar bana vaarmadı benimle olmadı yana yana kalmadı hasrettt hatırlayan vardır umarım.)


      Otobandan konforlu ama sıkıcı bir yolculuk yaparak İstanbula varıyorum.



İstanbul trafiği...Düşüncesiz sürücüler, saçma sapan yola atlayan yayalar, beton denizi gibi gözüken binalar...
Ait olduğum cehennem burası işte.